Nazif Amca

 


Güzel ahlakından dolayı hürmet gören bir ihtiyardı Nazif amca, Oğluyla beraber kayığına binerek balık avlamaya çıkardı. Kimi zaman ufukta baharın gönlüne gömülen güneşi seyrederek yol alırdı kimi zaman ise gittikçe şiddetlenen dalgalarla boğuşarak. Babasının balık tutarken gösterdiği azim, delikanlıyı hayran bırakırdı. Nasıl olurda babası her gün sabah erkenden kalkıp işe koyulabiliyordu anlayamıyordu. Belki de babası Nazif amcayı harekete geçiren şey balık tutmak değil doğayı seyretmekti. Doğayı seyretmek dediysek öyle boş boş suya ve yeşilliklere bakmak değil kastettiğimiz. Nazif amcaya göre doğayı seyretmek aynı zamanda doğayı tefekkür etmek demekti. Kuğuların yavrularıyla semanın ışıması altında yüzmesinden, sahili kucaklayan yeşilliklerin ve  yüksek ağaçların kanat çırpışlarına kadar her güzelliği tefekkür ederdi. İbretle bakardı yeryüzüne. Suyun sesi, kulağını doğanın tabi güzelliği ise gözünü ve kalbini ferahlatırdı. ‘’Ne güzel günbatımı’’ derdi ufukta kaybolan güneşe bakarken. ‘’Ne güzel gündoğumu’’ derdi sabahları kendisine eşlik etmek için uyanan güneşe bakarak. Henüz sararmamış başakların akşam rüzgârının hoş samimiyeti arasında dalgalanışını hayranlıkla izlerdi. ‘’Acaba tabiat kadar mücessem bir sevinç var mı şu dünya da?’’ diye söylenirdi kendi kendine. Nazif amca, doğa, tabiat bu kadar güzel olmasına rağmen insanların neden etkilenmediğine ve ibret nazarıyla bakmadığına şaşırıyordu. Bakmakla görmek arasındaki fark, hatta görmekle hissetmek arasındaki fark daha da belirginleşiyordu zihninde. Tefekkür bir ince çizgiydi. Bakanın gerçekten görmesi için Cenabı Hakk’ın azametini hissetmesi gerekirdi. Görenin hissetmesi için bu azamette tefekkür edip ibret alması gerekirdi. Nazif amca her kayığa bindiğinde oğluna babasından duyduğu şu cümleleri söylerdi: ’’Oğlum, Pâk-ı vicdân olanlar kendilerini ihâta eden bütün eşyâyı güzel görürler.’’ Kalbini, vicdanını her zaman temiz tut. Temiz tut ki çirkin olan hiçbir şey onları karartmasın. Temiz tut ki kalbin seni kuşatan bütün güzelliklerin farkında olsun. Gözünle bakıp kalbinle hissedersen aklın sana yardımcı olur ve tefekkür kapısı açılır. Bütün eşyayı güzel görmenin yahut görünenin güzel olmasının sırrı buradadır.


Yazan: Zafir Uyaralp

05.04.23   İstanbul

*Her hakkı mahfuzdur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar