Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

39. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı İzlenimlerim

Resim
      İlk defa büyük fuara stant görevlisi ve katılımcı olarak gideceğim için içimde ufak bir heyecan ve merak vardı. Sürekli fuar imza ve söyleşi takvimi yayınlanmış mı diye siteyi yokluyordum. Ve nihayet yayınlanır yayınlanmaz hemen fuar da listesindeki daha önce tanıdığım ve kaliteli gördüğüm isimlerin hangi günler geldiğini tespit edip bir liste oluşturdum ve pratik olsun listenin teferruatlı çıktısını aldım. Asıl hedefim pek çok yayıncı ve editörle tanışıp mesleğime katkısı olacak bilgiler edinmek ve bakış açımı güçlendirmekti. Sabah erken saatlerde sabırsızlıktan kahvaltı bile yapmadan evden çıktım. Uzun bir metrobüs yolculuğundan sonra fuar alanına vardım. Ziyaretçiler içeriye henüz alınmıyordu. Katılımcı girişinden girdim. Fuarın alanının bu kadar büyük olacağını tahmin etmiyordum. Hemen stantları gezmeye koyuldum. O sırada İstanbul belediye başkanı da kapıdan girmişti bir grup katılımcıyla beraber selamına icabet ettim. Ziyaretçiler gelmeden önce bir şeyler atıştırdım. Stantta

Uluslararası Adalet Divanı’nın 2007 Tarihli Bosna&Hersek Vs. Sırbistan&Karadağ Kararı Bağlamında, De Facto Devlet Organlarının Eylemleri Sonucunda Doğan Devlet Sorumluluğun Kısaca Değerlendirilmesi

Resim
  Uluslararası Adalet Divanı’nın 2007 Tarihli Bosna&Hersek Vs. Sırbistan&Karadağ Kararı [1] Bağlamında, De Facto Devlet Organlarının Eylemleri Sonucunda Doğan Devlet Sorumluluğun Kısaca Değerlendirilmesi  Alparslan ÖZÇELİK Özet: Bu çalışmamızda, de facto devlet organlarının eylemleri sonucunda mevcut, uluslararası arena da tanınan, de jüre, devletlerin sorumluluğu üzerinde durulacaktır. Bu sorumluluk araştırılırken ilk olarak, gerekli tanımlar ve teoriler giriş kısmında verilecektir. Sonraki kısımda Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’nin Bosna&Hersek (BHC) vs. Sırbistan&Karadağ kararı ayrıntılı ele alınıp, devlet sorumluluğu kavramının hangi şartlarda ortaya konulacağı ayrıca bu sorumluluğun ne zaman ilgili devlete atfedilemeyeceği ortaya konulacaktır. Sonuç kısmında ise uluslararası devletler hukuku bilgilerimiz, UAD kararı, bilimsel makaleler ve kitaplar ışığında şahsi görüşlerimiz aktarılacaktır. Giriş: En geniş manada sorumluluk bir hakkın ihlali, bir y

Altılı Masanın Anayasa Teklifinin Gerçekten Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Teklifi Olup Olmadığı Hakkında Sistemsel Tartışma

Resim
ALTILI MASANIN ANAYASA TEKLİFİNİN GERÇEKTEN GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİŞ TEKLİFİ OLUP OLMADIĞI HAKKINDA SİSTEMSEL TARTIŞMA 28 Kasım 2022 Pazartesi günü kamuoyunda altılı masa olarak bilinen altı siyasi parti ( CHP, Deva Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İyi Parti ve Saadet Parti) “ Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi ” adıyla bir anaysa değişiklik önerisi metni yayınladılar [ 1 ] . İşte bu metin başlığından da görüleceği üzere güçlendirilmiş [ 2 ] parlamenter sistemden yani parlamenter sistemden bahsetmektedirler. Bu sebeple değişikliğin yapılabilmesi için ise 2017’ de ki anayasa değişikliği ile sistemimize getirilen başkanlık sisteminin dinamiklerinin değiştirilmesi yoluna gidilmektedir. Ancak bu durum altılı masanın bahsettiği gibi olmamış gibi görünüyor! İlgili metne hemen bir göz attığımızda ilk olarak Cumhurbaşkanının seçimine ilişkin madde göze çarpıyor. Nitekim parlamenter sistemde Cumhurbaşkanını yani yürütmenin diğer kolunu meclis

Sevgi ve Şefkat İkliminde Çocuk Olmak

Resim
  Çocuk, bir ülkenin, toplumun, medeniyetin, ırkın, düşüncenin teminatı olarak görülür. İslam âleminde ise masumiyetin sembolüdür .   Osmanlı’da Çocuk Sahibi Olmanın Önemi Osmanlı İstanbul’unda çiftlerin evlendikten kısa bir süre sonra çocuk sahibi olmaları beklenirdi. Çocuk sahibi olmak; çiftlere toplumsal saygınlık kazandırıyor ve sorumluluklar yüklüyordu. Çocukların doğumu sevinçle karşılanır ve kutlamalara vesile olurdu. Doğan çocuğun erkek olması duyulan sevincin katlanmasını sağlardı. Erkek sahibi olma ve doğurma arzusu “ Oğlan doğuran öğünsün kız doğuran dövünsün.” gibi deyişlerle ifade edilmiştir. [1] Bütün bunlardan kız çocuklarının sevilmediği ve onlara kötü davranıldığı sonucuna varılmamalıdır. Ailelerin erkek çocuk istemeleri onları nesillerinin devamı ve ekonomik güvence olarak görmeleriyle yakından ilgiliydi. Ne var ki yaşlılıklarında ebeveynlerine sahip çıkıp bakımlarını sağlayan İstanbullu birçok kız çocuğu, erkek kardeşlerinden daha vefalı evlatlar olduklarını