Uluslararası Adalet Divanı’nın 2007 Tarihli Bosna&Hersek Vs. Sırbistan&Karadağ Kararı Bağlamında, De Facto Devlet Organlarının Eylemleri Sonucunda Doğan Devlet Sorumluluğun Kısaca Değerlendirilmesi

 


Uluslararası Adalet Divanı’nın 2007 Tarihli Bosna&Hersek Vs. Sırbistan&Karadağ Kararı[1] Bağlamında, De Facto Devlet Organlarının Eylemleri Sonucunda Doğan Devlet Sorumluluğun Kısaca Değerlendirilmesi

 Alparslan ÖZÇELİK

Özet:

Bu çalışmamızda, de facto devlet organlarının eylemleri sonucunda mevcut, uluslararası arena da tanınan, de jüre, devletlerin sorumluluğu üzerinde durulacaktır. Bu sorumluluk araştırılırken ilk olarak, gerekli tanımlar ve teoriler giriş kısmında verilecektir. Sonraki kısımda Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’nin Bosna&Hersek (BHC) vs. Sırbistan&Karadağ kararı ayrıntılı ele alınıp, devlet sorumluluğu kavramının hangi şartlarda ortaya konulacağı ayrıca bu sorumluluğun ne zaman ilgili devlete atfedilemeyeceği ortaya konulacaktır. Sonuç kısmında ise uluslararası devletler hukuku bilgilerimiz, UAD kararı, bilimsel makaleler ve kitaplar ışığında şahsi görüşlerimiz aktarılacaktır.

Giriş:

En geniş manada sorumluluk bir hakkın ihlali, bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde hesap verme, tazminatla yükümlü tutulma, işlenmiş olan bir suçun gerektirdiği cezaya çarptırılma olarak tanımlanabilir.[2] Uluslararası hukukta sorumluluk ise “bir uluslararası hukuk kişisinin neden olduğu uluslararası hukuka aykırı fiillerin ya da uluslararası hukuka uygun faaliyetlerinden kaynaklanan belirli bir takım zararların etkilerini, zarar gören uluslararası hukuk kişisine karşı ortadan kaldırma amacına yönelik bir uluslararası hukuk kurumudur.[3]Uluslararası hukuk kişisi uluslararası hukuktan kaynaklanan haklara ve yükümlülüklere sahip olan ve bunları uluslararası düzeyde doğrudan kullanma hakkına sahip hukuk kişilerini belirtir.[4] Dolayısıyla devlet, hukuksal işlemler yapabilme, hak ve yükümlülük sahibi olabilme ve mahkemeler önünde davalı ya da davacı olabilme yeteneğine kavuşabilmektedir.[5] Devletin uluslararası hukuktan kaynaklanan sorumluluğu hukuksal bir olgu taşımaktadır. [6] Devletin sorumluluğu ile ilgili olarak bir kodifikasyon çalışmaları vardır fakat andlaşma olarak karşımıza çıkmamıştır. Birleşmiş Milletler(BM)’in bünyesinde bir uluslararası hukuk komisyonun hazırlamış olduğu taslak metinde Devletlerin sorumluluğundan bahsetmiştir. Taslak metnin 12. Maddesinde yapma eylemi olan pozitif eylem ile yerine getirmeme olan negatif eylem üzerinde durulmuştur.[7]

Soykırım, bir grup insanın tamamını veya bir kısmını yok etmek için yapılan eylemlerin her biridir.[8] Dolayısıyla bu suçu diğerlerinden ayırmak gerekir. Yani her katliamı soykırım olarak kabul etmek doğru bir yaklaşım olamaz.

Olay, Avrupa’nın göbeğinde ve bilgi çağında televizyonlardan bile canlı yayın yapılan tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen, Bosna-Hersek’ in hemen hemen her yerinde gerçekleşen sistematik katliamlardır. Sırplar, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra, büyük Sırbistan kurmak için, özellikle Müslüman Boşnakları yurtlarından çıkarmak adına toplu katliamlara, tecavüzlere ve yağmalara başlamışlardır. Bu katliamların en büyüğü yakın tarihimizin en acımasız ve BM güçlerinin etkisiz kaldığı, Srebrenitsa katliamıdır. Srebrenitsa’da 8bin’den fazla Müslüman genç ve yetişkin erkek, BM’nin Boşnaklar için güvenli ilan edilen bölgesinde katledilmiş, dünya bunu canlı yayınlarla izlemiş ve maalesef sessiz kalmıştır.

Bosna-Hersek olayı UAD ye taşımıştır ve, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti (YFC)’ nin doğrudan ya da dolaylı bir biçimde, Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiğini ve ihlal etmekte olduğunu, soykırım için “işbirliği/anlaşma yaparak, soykırım suçuna “iştirak” ederek, soykırım suçuna “teşebbüs” ederek ve soykırım suçunu “kışkırtarak”, soykırım eylemleri ile bağlantılı kişilere ve gruplara “yardım”  ederek ve onları “teşvik” ederek, soykırım eylemlerini “engellemekte ve failleri cezalandırmakta başarısız” olarak sözleşmeyi ihlal ettiğini ve ihlal etmekte olduğunu ileri sürmüştür.[9]

 UAD nin kararları ve bu bağlamında devlet sorumluluğu

Öncelikle, davaya konu olan de jure bağımsız iki devlet, 11 Ekim 1991 de bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek Cumhuriyeti ile Sırbistan-Karadağ Cumhuriyeti’dir. Eylemleri gerçekleştiren de facto oluşum ise 12 Ocak 1992 tarihinde “Sırp Cumhuriyeti” (Republica Srpska) adını alan ve Bosna-Hersek topraklarında ayrı bir cumhuriyet kurduğunu ilan eden Sırp topluluktur.

28 Şubat 1998 tarihinde anayasasını oluşturmuştur fakat uluslararası alanda hiçbir zaman de jure olarak tanınmamıştır; de facto bağımsızlık ile varlığını sürdürmüştür.[10] Bu devletlerin oluşmasından sonra kurulan yasadışı askeri ve paramiliter örgütlenmeler ise gerçekleştirilen eylemlerin birçoğunda etkin olarak yer almışlardır. BHC, YFC hükümetinin, Sırp Cumhuriyeti ‘otoriteleri’ ile politik ve ekonomik, ayrıca Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) ile ise yönetsel ve kontrole dayalı bağlantıları olduğunu iddia etmiştir.[11] Divan, YFC’nin Bosna-Hersek Sırplarına duyduğu politik yakınlığın yasadışı olmadığını ifade etmiştir. Ancak, YFC’nin Bosna-Hersekli Sırpları koruma bahanesi ile bir Büyük Sırbistan kurma amacı ile hareket ederek soykırım eylemlerine yol açıp açmadığını ise çözümlemeye tabi tutmuştur.[12]

Bu bağlamda UAD de facto devlet organı olarak inceleyemeye yönelik tutumu; değerlendirme yaparken kritik iki soru sormuştur[13]:

1) Fiiller, ilgili devletin doğrudan kontrolü ile işlenmiş midir?

2) Fiillerin işlendiğinde, kontrol, ilgili devlette ait midir?

UAD de facto davranışı olup olmadığını bizzat bu olay üzerinden değerlendireceğini belirtmiştir. Bu olay özelinde değerlendireceği iki konu bulunmaktadır. Bunlar: Genel Kontrol Şartı ve Özel Kontrol Şartıdır.

Genel kontrol şartı olaydan bağımsız olarak devletin, grubun üzerindeki desteğini değerlendirir[14]. UAD değerlendirmesinde yaşanan olaylardan bağımsız olarak Yugoslavya ile gruplar arasında organik bağın var olup olmadığına bakmamıştır. Bizzat olay sırasındaki çerçeveden değerlendirme yapmıştır ve soykırım niteliğindeki eylemin gerçekleştiği sırada Yugoslavya’nın bizzat yönlendirmesi veya kontrolü olup olmadığını inceleyeceğini belirtmiştir. [15]

Divan incelemelerinde genel olarak bakıldığında paramiliter grup ile YFC’nin bağımsız olmadığını yani söz konusu olayda genel kontrol şartı olduğunu dile getirmiştir. Divan özel kontrol bakımından yaptığı incelemede söz konusu eylemlerin yaşandığı sırada YFC’nin bu eylemden haberdar olmadığını, olayın gerçekleştiğini ve gerçekleşeceğini bilmediğini ve söz konusu olayın yaşandığı sırada bir yönlendirmesi ya da kontrolü olmadığını dile getirmiş ve özel kontrol şartının bulunmadığını belirtmiştir.[16]

Divan kararında ilgi grubun fiillerini Yugoslavya’ya yükleyebilmek için bu kontrolü kapsamlı ve özel bir kontrol olması gerektiğini dile getirmiştir. Yugoslavya’nın genel bir kontrolünün olduğunu kabul eden Divan genel bir kontrolün olmasının devlet sorumluluğunu doğurmayacağını dile getirmiş ve Yugoslavya’nın söz konusu eylemlerden sorumlu olmadığını kararını vermiştir.[17]

Divan kararında, bir devletin paramiliter oluşumları silahlandırması, gerekli teçhizatı sağlaması ve her türlü ekonomik, askeri ve siyasi desteği sunması halinde dahi de jure bağlantının olmadığı gerekçesi ile uluslararası sorumluluğunun doğmayacağına hükmetmiştir. Bir başka ifade ile Divan, “bir devletin kendi ülkesinin toprakları dışında” gerçekleşen eylemlere yaptığı yardımların sorumluluk doğurabilmesi için “de jure bağlantı”nın bir ölçüt olarak belirlenmesi gerektiğini Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu ifade etmiştir.[18]

 

O halde bu karar bağlamında diyebiliriz ki: devlet sorumluluğunun doğrudan söz konusu olabilmesi için soykırım eylemlerini gerçekleştiren kişilerin ya da oluşumların, iç hukuka göre yasal, bir başka ifade ile devletin de jure organları olması gerektiğini dile getiren Divan, aksi halde eylemlerin devlete atfedilemeyeceğini teamülünü benimsemiştir.[19]

 

Sonuç ve Şahsi Değerlendirmeler:

1)      Olay tüm dünyanın gözleri önünde apaçık gerçekleştiği malumdur. Ayrıca bireysel hareketler olarak değerlendirilecek kadar basit değildir. Verilen karar kamuoyunun tepkisini çekmesine rağmen, bu tür trajedilerin yaptırımsız kalması derin endişe uyandırmakta illegal yapıların desteklenmesinde diğer devletlere cesaret sağlamaktadır.

2)      Divanı kararında sorumluluğun doğmadığını 'katliamlar sırasında Federal Yugoslav Cumhuriyeti'nin herhangi bir kontrolü söz konusu olmadığı' gerekçesi ile veriyor. Fakat yukarıda da açıkladığımız gibi 'Federal Yugoslav Cumhuriyeti istemeseydi bu katliam yine olur muydu?' sorusunu hiç dikkate almıyor. Suç, devlet iki türlü işleyebilir: i) Direkt bir devletin belli bir fiili işleyerek ii) Yapması gereken bir fiili yapmayarak. Her iki durumda da devlet sorumluluğu doğabilir.

3)      Uluslararası Adalet Divanı'nca verilen karar, günümüzde paramiliter silahlı orduları kullanan ülkeler için bir cesaret verici olmaktadır. Bu olaydan sonra birçok ihlal gerçekleşmiştir. Bu karadan dolayı; Örneğin Avrupa devletleri verdiği destekler ile Afrika da yaşanan illegal yapıların yaptığı eylemlerden, Rusya, Libya’da Hafter tarafından yapılan terör faaliyetlerinden, ABD, YPG’ye Suriye'de yaptığı hiçbir eylemden dolayı sorumlu tutulamayacaktır. Dava açılsa bile verilen karar gereği ceza almayacaklardır.

4)      Divanın vermiş olduğu kararın son derece yanlıştır ve dünya huzurunun geleceği adına endişe vericidir. Divan neden sadece NATO tutanaklarını delil olarak saymış. Barış güçlerinin, Bosna’da yaşayan Hırvatların ya da bu katliamdan rahatsız olan Bosnalı bazı Sırpların bile görüşleri delilleri yok sayılmıştır. Bu sebepten karar hukuksal değil siyasal niteliktedir. Bu karar milis güç kullanan ve BM de söz sahibi olan büyük devletlerin işine geldiği için, zulüm görenlerin görüşleri yok sayılmaktadır. Acaba karar zaten belli miydi? Çünkü yargı içtihatlarıyla oluşturmuş olan teamüller hiçe sayılarak de facto devlet organlarının devletin sorumluluğuna sebebiyet verebilme kıstasını neden direk olarak terk edilip, de jure organ ve eylemleri aranmıştır. Zaten, dünyanın birçok yerinde benzer ihlaller özellikle son yıllarda hızla artmıştır fakat Bosna-Hersek kadar kamuoyu oluşturamamıştır. Bunun sebebi bu benzeri kararlar olduğu aşikârdır.

5)      Divanın kararında tutarsızlıklar mevcuttur; divan Müslümanlara yönelik tüm topraklarda bir yok etme girişimi açıkça anlaşıldığı halde divan sadece belli bir bölgede yoğun nüfus kaybı belli olduğundan(gizlenemediğinden) sadece o bölgedeki soykırımı kabul edip diğer bölgelerdeki iddiaları reddetmiştir. Halbuki benimde ziyaretimde gördüğüm gibi, Bosna-Hersek’in her yerinde yüzlerce toplu mezar bulunmaktadır. Bu açıkça soykırım demektir, fakat divan, uluslararası soykırım kararlarının mahiyetini oldukça düşürmüş ve neredeyse Devlet ben yaptım demediği sürece her türlü paramiliter yapılarla bir bölgede etnik temizlik yapsa bile bunu de jüre devlete atfedilemeyeceği sonucunu ortaya çıkarmıştır.  Sadece yoğunluktaki halkın katledilmesini soykırım olarak kabul görüp diğer bölgelerdeki insanların ölümünü meşru bir şekle sokmak ne ahlakidir ne de hukukidir.


[1] Case Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro, Judgment, ICJ, 26 Şubat 2007. https://www.icj-cij.org/en/case/91/judgments
[2] Ejder, Y.(1992). Hukuk Sözlüğü, Ankara: Yetkin Yayınları. s. 813
[3] Pazarcı, H. (2006). Uluslararası Hukuk (13. bs.). Ankara: Turhan Kitabevi, s.401.
[4] Pazarcı, s. 401.
[5] Gözler, K.(2005). İdare Hukuku Dersleri, Bursa: Ekin Yayınları, s. 81.
[6] Değer, O. (2009). Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna-Hersek v. Sırbistan-Karadağ Kararı, Uluslararası İlişkiler, 6(22). 61-69. s. 66
[7] Bal, A. (2006). Devletin uluslararası sorumluluğunun doğması.. DEÜ Sosyal Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi. s. 49.
[8] Beşiri, A. (2013). Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 108. 179-210. s. 181.
[9] Case Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro, Judgment, ICJ, 26 Şubat 2007.
[10] Case Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro, Judgment, ICJ, 26 Şubat 2007. (para. 203)
[11] Değer, 86
[12] Değer, 86
[13] Çorlu, H. Ç.(2020). Necmettin Erbakan Üniversitesi Devletler Umumi Dersi, Ders Notları.
[14] Çorlu, 2020.
[15] Çorlu, 2020.
[16] Çorlu, 2020.
[17] Çorlu, 2020.
[18] Sur, M. (2019). Uluslararası Hukukun Esasları (13. bs.). Ankara: Beta Yayınları, s. 281.
[19] Kılıçoğlu, B.(2016). Uluslararası Hukukta Soykırım Kavramı, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, s. 55.


    KAYNAKÇA

  • Bal, A. (2006). Devletin uluslararası sorumluluğunun doğması (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, İzmir. 
  • Beşiri, A. (2013). Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 108. 179-210.
  • Çorlu, H. Ç. (2020). Necmettin Erbakan Üniversitesi Devletler Umumi Dersi, Ders Notları.
  • Değer, O. (2009). Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna-Hersek v. Sırbistan-Karadağ Kararı, Uluslararası İlişkiler, 6(22). 61-69.
  • Case Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro, Judgment, ICJ, 26 Şubat 2007. https://www.icj-cij.org/en/case/91/judgments (E.T. 05.06.2020)
  • Ejder, Y.(1992). Hukuk Sözlüğü. Ankara: Yetkin Yayınları.
  • Gözler, K.(2005). İdare Hukuku Dersleri, Bursa: Ekin Yayınları.
  • Kiliçoğlu, B.(2016). Uluslararası Hukukta Soykırım Kavramı (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır. 
  • Pazarcı, H. (2006). Uluslararası Hukuk (13. bs.). Ankara: Turhan Kitabevi. 
  • Sur, M. (2019). Uluslararası Hukukun Esasları (13. bs.). Ankara: Beta Yayınları.

*Her hakkı mahfuzdur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar