İsmet Özel Cumartesi Sohbetinden Notlar

 


(Falanca Erkek) - Zaman sürekli değişiyor zaman ve mekânı değiştirmek için bir arada bulunduğumuz kişileri sürekli değiştirmeli miyiz?

(İsmet Özel)- Mekân ve zaman her kişiye göre değişiyor

(Falanca Erkek) -Zamanda değişme ile mekânda değişme arasında bir fark var mı?

(İsmet Özel) - Bizim algımız ile ilgili kafamızda dünya yaratıyoruz yeni yarattığı dünya da ıstıraplarını yavaşlatmayı düşünmüyor tam tersini yapıyor. İnsan beyni huzursuzluk verici şeyleri minimalize eder huzur bulduğu şeyleri maksimalize eder. İnsan kendi varlığını teminat altına almak istiyor. Herkes bana dokunmayan yılan bin yaşasın diye yaşıyor. Sonra ona dokunmayan yılana yem olacak hale geliyor. O bakımdan şartlar çok önemli. Şartları neye bağlıycaz. Yani 1990’na kadar Sovyetler Birliği çok büyük bir güç kabul ediliyordu sonra haritadan silinince dünya kadar toprak bağımsız hale geldi. Bir Rusya kaldı ve çok büyük yer işgal ediyor. Sovyetler Sibirya’yı ihya etmiştir. Dünyaya iki süper güç hakim mantığıyla yetişen bir kafa bu yeni şartlara intibak etmeyebiliyor. Kendilerine dinozor diyorlar. Türü tükenmiş bir varlık olarak bakıyorlar kendilerine, hatta Mina Urgan böyle bir kitap yayınladı ‘’Dinozorun Anıları’’ diye. Yugoslavya canlıydı şimdi hiçbir canlılık işareti vermiyor.

Yani hayatın akışına baktığımız zaman yapacaklarının hepsini yaptılar gibi görünüyor. 

Türkiye'de herhangi bir milli tutum sergilemek imkânsız hale geldi çünkü yanında kimseyi bulamazsın herkes seninle birkaç basamak ortak olduğunu söylecektir. Ama onun daha sonrası için görüş ayrılıkları olacaktır.  İnsanlar eskiden ‘’onla Karaköy’e kadar gitmem’’ derlerdi mesela. Yol arkadaşlığı için güvenirlilik lazımdır. O güvenirlik Türkiye’de yok. Bunu trafikten anlayabilirsiniz yani insanlar canavarca birbirlerinin hakkını yemeye çalışıyorlar. Ve bu yüzden cinayetler işleniyor. Bu mesela, Almanya'da bu olmuyor; Almanlar birbirlerine trafik sebebiyle mesele çıkarmıyorlar. Onun için mesela işte: ‘’Şurdan bir Türk dönüşü yapalım abi’’ der. Dönmesi yasaktır. Adam oradan bir Türk dönüşü yapar. İsmet İnönü’nün bir lafı var. Lozan’da benden ne istediler de verdim daha fazla isteselerdi daha fazlasını verecektim. Bu şimdi tüm halka mal olmuş. İstanbul'da beynelmilel ticaret merkezi doğduğunda yadırgıyorduk ama aynı zamanda şeyi de yadırgıyorduk haddinden çok insanlar gelir seviyelerine bakmadan o ticaret merkezlerinin ayakta durmasına hizmet ettiler. Bakkalı yok ettik diyorlardı ama her şeyi yok ettiler. Geleneksel alışveriş alanlarını silip süpürdüler.

Hilton ellili yıllarda Budapeşte’de bir otel yapmak istedi.  Macarlar dediler ki; bizim şehrimiz on altıncı yüzyıldan kalmadır. Eğer otelini bu üslupla yaparsan, bizim geleneksel motiflerimize, mimarimize uygun yaparsan olur müsaade ederiz, dediler. Hilton bu isteğe uydu ve Budapeşte’de Hilton, şehrin genel mimarisine ve ruhuna sadık bir şekilde imar edildi. Bunun tesiri altında İstanbul Elmadağ’da da bir otel yapıldı. Ve boğaz mimarisine sadık bir şekilde yapıldı. Yani boğaz üzerinde bir çıkıntı olarak değil. Akışa paralel bir bina olarak yapıldı. O kadar burada bitti bu iş. Yani ondan sonra artık böyle endişeleri olan mimarlar, müteahhtiler olmadı. Şimdi ise akıl almaz boyutlara vardı. Bir kültür kendini savunmak istiyorsa bütün güçlere karşı kendini savunabilir. Ama böyle bir endişe yoksa o zaman ne yapılabilir. İstanbul'da yaşayanların ağzına bir bal çaldılar. İstanbul Lübnan gibi bir finans merkezi olacak dediler. İnsanlar buna çok sevindi dolayısıyla o gökdelenlere itiraz etmediler.

Arap şeyleri yıllarca şahin aldılar bizim ülkeden. Bastırıp parayı aldılar. Şimdi şahin nüfusu nedir Türkiye'de bilmiyorum yani. Bir çok insanin soy adı şahindir yani :d 

(Falanca Erkek 2) - Necip Fazıl hakkındaki görüşleriniz nelerdir okunmaya değer midir?

(İsmet Özel) - Soruna cevap olmak üzere Sezai Karakoç’un bana sonradan söylediği bir şeyi aktarıyım. O demişti ki Necip Fazıl aşılmış bir şairdir tek bir aşılmamış eseri varsa ‘İdeolacya Örgüsü’’dür. O da aşılmıştır demişti Sezai Karakoç. Yani benden bir fikir bekleme Sezai Karakoç böyle düşünüyordu.

(Falanca Amca) -Arkadaş Necip fazılın şiirini mi kastediyor yoksa nesiri mi? Yani kitap makale ve şiiri kastediyorsa öyle bir şey olmaz.

(Filanca Kız) - Aslında bir bütün değil midir? Yani ideolojisini ayrı şiiriniayrı mı değerlendirmek gerekiyor necip fazılın? Ya da sizi sizden gidelim. Sizin ideolojik düşünceleriniz vesaire bir taraf olarak, bir çatışma tartışma olacaksa ben size karşı taraf olurum. Kürtçe hakkında, Kürtler hakkında, kürdistan hakkındaki düşüncelerinize ben katılmıyorum. Bir Kürt olarak bu ülkede biz yıllardır zaten görmezlikten geliniyoruz. Bu söylediklerinize katılmıyorum, mesela şiirlerinize aşık bir insanım şiirlerinizi çok severim. Ama ideolojik olarak alırsak bu kısımda ben size katılmıyorum. Biraz sivrilmek gerekirse de aslında acaba İsmet Özel bir faşist mi? Irk temelli bir faşizme de giriyor bu sorusunu yöneltmek isterim size. Çünkü bizim bir kültürümüz var geleneğimiz var. Anadilim Kürtçe, okulda Türkçeyi öğrendim ben. Bizi yok saymak Kürtçe diye bir dil yoktur demek ne kadar doğru?

(İsmet Özel) - Şimdi senin sözlerine karşı şunu söyleyebilirim. Türkiye’de yaşayan Arnavutlar’ın sayısı sence Kürtler’den az mıdır çok mudur?

(Filanca Kız) -Kürtler daha fazladır. 20 milyon Kürt var bu ülkede.

(İsmet Özel) - Kaç milyon!

(Filanca Kız) - Yirmi milyon

(İsmet Özel) - Yirmi milyon! Türkiye nüfusu ne kadar?

(Filanca Kız) - Şuan yüz milyon vardır. Açıklanmış vatandaşlık en son, seksen iki milyondu.

(İsmet Özel) - 85 diyelim yüz milyona çıkmak kolay bir şey değil. Seksen beş milyonun yirmi milyonu Kürt diyorsun öyle mi? Buna kargalar bile güler.

(Filanca Kız) - Sivas’tan öteye gidin Sivas’tan ötesinde Kürtçe konuşulan bir dildir. Anadildir Kürtçe. Türkçe bizim oralar da ikinci bir dildir. Biz Türkçeyi okulda öğreniriz. Şuan Türkçeyi anadilim gibi konuşabiliyorum ama benim ana dilim Kürtçe. Ben annemle anlaşırken evde Kürtçe konuşuyorum. Babamla Kürtçe konuşuyorum.

(İsmet Özel) - Ama şimdi Türkçe konuşurken hiçbir şekilde aksanlı konuşmuyorsun.

(Filanca Kız) - Evet konuşmuyorum.

(İsmet Özel) - Bir Türk gibi konuştun.

(Filanca Kız) - Çünkü okulda öğendim

(İsmet Özel) - Demek ki okulda öğrenmek gerekiyormuş :d

(Filanca Kız) - Ama neden bizim dilimiz yok ediliyor. Bizim neden kültürümüze devlet eliyle bir asimilasyon var aslında ve bu görmezden geliniyor.

(İsmet Özel) - Devlet eliyle bir asimilasyon yok Türkiye’de Kürtlerle ilgili olarak. Lozan anlaşmasının gizli bir maddesi olabilir bu. Kürtler Türkiye’deki milli eğitimin dışında tutulmuşlardır. Ve bir gün sen İstiklal marşı derneğine gelip bu lafları bana söyleyesin diye yapılmıştır bunu :d Yani Türkiye’ de Kürtler’in bi marifeti değildir. Türkiye’de Kürtlere dünyanın herhangi bir yerine olandan daha fazla haklar verseniz kendi elleriyle bir şeylerini doğrultamazlar. Çünkü tarihte olmamış bir şeydir. Yani şimdi bizim kültürümüzü yok ediyorlar demek bu saçma sapan bir şeydir. Çünkü Türkiye’de Türk müziği makamlarından bir tanesi Kürdilihicazkardır. Açın bütün güfte kitaplarını Kürdilihicazkar görürsünüz. Başka da örnekler verilebilir. Kürt varlığı inkâr edilmemiştir Türkiye’de. Şimdi kâfirlerin Türkiye’de kendini, başı dik tutabilecek hiçbir hususu barındırmaması için yapılan bir şeydir. Daha ellili yıllarda Kürtlere çok çocuk yapma talimatı verildi. Ve Kürtler bu talimata sadakatle riayet ettiler. Ve bugün bakın Kürt ailelere yedi sekiz çocuk hepsinde değilse bile çoğunda görürsünüz. Yani on iki çocuklu on üç çocuklu Kürt aileler vardır ama Türk aileler yoktur böyle. Ve tabiki ben Kürdüm diyen insanlarda  bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama mesela Kürt davasını savunmak üzere Kürtçe dergi çıkardığın zaman, aynı davayı savunacak Türkçe dergiden daha az satıyor. Yani insanlar, Kürdüz diye Kürtçeye kendileri sahip çıkmıyorlar. Yani böyle bir şey olmamış her yerde bırakın Türkiye devletinin sınırları dışında, Türkiye cumhuriyetinin sınırları içinde de Karslı bir Kürt, Mardinli bir Kürt’ü anlayamaz. Dil böyle bir şeydir Bu bütün diller için söz konusu olabilir. Türkiye’de MEB’de Türkçe öğretildiği için böyle bir standart var. Her Türkçe konuşan diğerini anlayabiliyor. Şive farklarına rağmen anlayabiliyor ama Kürtçe’de şive farkları o kadar belli ki aynı cümleyi aynı kelimeyi yazıyorsun, araştırıp yazarken aynı şeyi yazıyor ama konuşurken başka bir şey söylüyor. Böyle şeyler var yani. Şunu söylüyüm sana Faşizm bugün dünyada kınamak için kötülemek için, yıkmak için kullanılan bir kelimedir. Ama gerçekte böyle değildir. Fasio birlik demektir. Mussolini kendi düşüncesini topluma mal edebilmek için Faşist partinin başına geçti. Ne zaman oldu bu. 1921’de. 1918’de birinci dünya savaşı bitti.  İtalyanlar İngilizlerden ne büyük kazık yediklerini bildikleri için büyük bir ideolojik boşluğa girdiler. Bu boşluktan çıkmak için bir takım ideolojiler devreye girdi. İtalyan sosyalist partisi ikiye bölündü bir kısmının başında komünist partisiydi ve başında Antonio Gramsci vardı. Diğeri İtalyan faşist partisiydi. Ve başında Benito Mussolini vardı. Sonra bir iki teşkilat İtalya çapında örgütlendiler. Faşistler o kadar etkili örgütlendiler ki sonunda topluca şu karara vardılar: Bütün Faşistler Roma’ya yürüyecek. Nasıl? Yayan yürüyecek. Köylerinden çıktılar ve yan köyden gelenlerle birleştiler. Onlar onla birleşti böyle büyük bir güruh Roma’ya karşı harekete geçti. Yayan gidiyorlar. Ve İtalyan devleti, İtalyan krallığı ve genelkurmayı toplandılar ne yapacağız diye sordular. Dediler ki önümüzde iki alternatif var; ya iç savaşı göze alacağız. Çünkü bunlar yürümeye başladılar durmayacaklar. Ve yahut iktidarı bunlara vereceğiz dediler. Bunun üzerine İtalyan Kralı Benito Mussolini’yi başbakan yaptı. Mussolini 1943 yılında, Almanya nasıl olsa savaşı kazandı fikrine rağbet ederek, Almanların yanında savaşa girdi. Sonra Almanlar, Stalingrand önlerinde büyük bir mağlubiyete uğradılar. Buda Hitler’in savaşı kaybedeceğinin bir işaretiydi. O tarihten sonra İtalyan faşist partisinin ileri gelenleri, Mussolini’nin başbakanlıktan düşmesini karara bağladılar ve Mussolini düştü, hapsedildi. Buna Almanlar seyirci kalmadılar. Geldiler Mussolini’yi hapisten çıkardılar ve İtalya’nın başına tekrardan geçirdiler ama bunun yanı sıra, bütün İtalya’yı da işgal ettiler. İşte o bir zamanlar CHP’nin Deniz Baykal’ın başkanlığı sırasında kullandıkları bir şarkı vardı. ‘’Bella Ciao’’. O şarkı işte o zaman duyuldu. Yani,’’ bir gün sabah uyandığımda işgal edilen ülkemi ele geçirdiklerinde gördüm’’ diye başlayan bir şarkı. İtalyan partizanları doğdu. İtalyan partizanları Amerikan işgal güçlerine.. Amerika italyayı işgale Sicilya’dan başladı, Sicilya’dan yavaş yavaş kuzeye doğru  çıkarak hareketi yürüttü. Ve bütün bu olay içinde İtalyan partizanları, Amerika’ya rehberlik yaptı. İtalya’nın yeniden başka bir kuvvetler tarafından işgaline zemin hazırladılar ve olaylar birbirini takip etti. Yani Türkiye’nin ne olacağı, Türkiye’nin hayatta kalıp kalmayacağı, Türk milletinin ayakta kalıp kalmayacağı kimsenin derdi değilken birinin karşıma çıkıp ben kürdüm bilmem ne falan filan demesi ukalalıktan, terbiyesizlikten başka bir şey değildir. Yani ancak bu Türkiye’ye nasıl düşmanlık yapabilirim. Bu Türkiye’nin başını nasıl ağrıtabilirim? Bu Türkiye’nin asabını nasıl bozabilirim diye düşünen bir insanın yapacağı bir şeydir. Eğer okulda Türkçe öğrenebildiysen ve bugün aksansız olarak Türkçe konuşabiliyorsan Allaha şükretmen lazım. Henüz bir İmmanuel Kant tercüme edilebilen bir dili konuşuyorsun demektir. Sen İmmanuel Kant’ın Kürtçe’ye tercüme edilebileceğini düşünebiliyor musun? Nah çevirebilirsiniz :d Değil İmmanuel Kant herhangi bir sıradan felsefe kitabını bile tercüme edemezsiniz. Edemezsiniz çünkü o kelimeler yeterli değil. O kelimeler Avrupa’da doğmuş olan medeniyetin terimlerini karşılayabilecek ağırlıkta şeyler değil. Ama böyle oluyor. Mesela Pakistan’da Hindistan’da resmi dil İngilizce devlet dairesine dilekçe vereceksen İngilizce yazıyorsun Hint olmana rağmen Budist olmana rağmen. Türkiye’de böyle bir şey yaşanmalı mı? Eğer tabiki önümüzde bu sene bir seçim var. Bu seçimde kâfilerin istedikleri gerçekleşirse büyük bir istikrarsızlık çıkacak sonuçta ve bu istikrarsızlık Türkiye’nin yabancılar tarafından idare edilmesine sebep olacak. Yani şimdi o bir kadın vardı; saçları kısa pantolonlu dolaşıyordu, tabipler birliği başkanı mıdır nedir. Şimdi bu kadın diyor ki, Türkler pkk’ya karşı kimyasal silah kullanıyor. Bunu Alman’yada da söylemiş, Türkiye’de de. Bunun anlamı ne insanlar düşünüyor mu? Yani helal olsun kadın bir görev yapıyor, kimyasal silah kullanmak doğru bir şey değil diye düşünebilir bazıları. Bazıları da işin aslına yönlerini çevirir ve der ki, bu kadın, Saddam Hüseyin’e yapılanın, Türkiye’ye yapılmasını istiyor. Yani Türkiye’de uluslararası kanunlara aykırı bir askeri harekat var bu harekatı takip etmek için bir yabancı güç Türkiye’ye gelip görevini yapmalı. Buna hizmet ediyor kadın. Ama kimsenin bu umurunda değil. Çünkü kimse marul fiyatlarından başka bir şeyle ilgilenmiyor. Marullarda pahalı :d

(Falanca Dernek Üyesi) - Nereye geldiğinizin farkında mısınız? Burası istiklal marşı derneği, istiklal marşı derneğine iştirak eden bir insan olarak.

(Filanca Kız) - Evet aynen öyleyim.

(Falanca Dernek Üyesi) - Nasıl aynen öylesiniz? Kahraman ırkıma bir gül derken siz kendinizi bu ırkın içinde tutmuyor musunuz?

(Filanca Kız) - Ben Müslüman bir Kürdüm ama dediğim gibi ben bir Kürdüm.

(Falanca Dernek Üyesi) - O zaman burası dediğim gibi İstiklal Marşı derneği.

(Filanca Kız) - İstiklal Marşına bağlı bir Kürdüm zaten. Biz bu topraklarda hep birlikte savaştık. Ben zaten aykırı bir şey söylemedim.

(Falanca Dernek Üyesi) - Ama ben zihniyetinden bahsediyorum.

(Filanca Kız) - Benim içinde kıymetli, en az sizin kadar olduğu kadar.

(Falanca Dernek Üyesi) - Ha o ırkın içine dâhilim mi diyorsunuz?

(Filanca Kız) - Ben Türk değilim ama.

(Falanca Dernek Üyesi) - E tamam değilseniz bu dernek öyle insanların derneği değil. 

(Falanca Amca) - Yani azınlık olduğunuzu mu kabul ediyordunuz?

(Filanca Kız) - Evet Türkiye’de azınlığız bunu kabul ediyoruz.

(İsmet Özel) - Kürtlerin azınlık sayılması için bütün Kürtler dışındaki unsurlar baskı yaptılar. Bu baskıya karşılık Rıza Nur dedi ki: ‘’Biz Türkiye’de yaşayan Müslümanlar olarak bir devlet kuracağız. Kürtler Müslüman oldukları için azınlık kabul edilemez’’ dedi. Çünkü Kürtleri azınlık hakkı verdiğiniz zaman Çerkezlere de vermeniz lazım, efendim, Boşnaklara da vermeniz lazım. Çünkü mesela Bosna Hersek’te bulunan Boşnak’tan daha fazlası Türkiye’de var. Boşnak, hepsi Boşnak. Yani Rıza Nur’un dediği oldu. Türkiye de bir Cumhuriyet ilan edildi. Ve Bu Cumhuriyet Türkiye devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkesi Türk saydı.

(Filanca Kız) - Anlaşamadığımız nokta zaten bu. Neden Türk olarak kabul edilmek zorundayız. Biz zaten kabul ediyoruz Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağımızı. Özerk bir devlette istemiyoruz. Ayrı bize özel anadilde olsun da istemiyoruz ama kendi etnik kimliğimizle var olabilmek istiyoruz. Yok sayılmamak istiyoruz.

(Filanca Kız 2) -  Varız zaten. Ama İngiliz kıyafeti giymekten, bu kadar büyük tepki göstermiyoruz Kürtler olarak. Hani bu şekilde tepki veriyoruz ya hocam, Kürtler olarak ama bir İngiliz kıyafeti giymekten yada bir başka yabancı markaları giymekten bir Kürt olarak hiç gocunmuyoruz. Ama Türkiye’yi bu noktada kabul etmiyoruz mesela.

(İsmet Özel) - Evet yani bu cumartesi toplantılarının ne işe yaradığını ispat ettiniz, yani buraya bu derneğe zarar vermek bu derneğin ayağına çelme takmak için geliyorsunuz bunu yapıyorsunuz da.

(Filanca Kız) - Kesinlikle amacım provake etmek değil ben size çok değer verdiğim şiirlerini çok beğendiğim bir isim olarak sadece bu konuda sizi kafamda konumlandırdığım yeri netleştirmek için tamamen yönlendirdim. Sizin için Kürtler ne demek? Sizin için Kürdistan ne demek? Sizin için Kürtçe ne demek?

(İsmet Özel) - Kızım ben 1944 doğumluyum. Ve Türkiye’de Kürtler olduğu konusunda bunun bir fantezi olduğunu düşünüyordum. 1966 yılında arkadaşlarımla beraber bir seyahate çıktık Adana’dan başladık bütün güney doğu Anadolu’yu kat ettikten sonra Muş’a oradan Erzurum’a oradan sonra Ankara’ya döndük. İşte o sırada trenlerde falan Kürtleri gördük. Dedim ki bizi aldatmışlar. Bize Kürt yok diyorlardı meğer varlarmış bunlar dedim ve Kürt hakları, Kürt kültürünün selameti konusunda bir Kürt gibi düşünmeye başladım, Kürt olmadığım halde. Ama sonunda Türk milletine reva görülen muamelenin pek azının Kürtlere reva görüldüğünü, uygulandığını gördüm. Yani Türk milleti öyle büyük bir eza altında kaldı ki bunun başında Türk yazısının terki gelir. Yani millet olarak dünyada başı dik bir ülke olmanın imkanı ortadan kaldırılmıştı ve bu bütün yüzyıllık Cumhuriyet tarihi boyunca adım adım yaşandı. Yani Türkler bu ülkede sürü muamelesi görüyorlardı ve bu politikada tuttu. Yani bu politika yerini buldu. Yani insanlar, şimdi çıkın şu iş merkezinde hepsi seni gibi insanlardır hepsi. Yani onun için kısa vadede istikbaliniz pek parlak ama uzun vadede yeriniz beğenilecek bir yer değil…

*05.11.22 tarihinde istiklal marşı derneğinde gerçekleştirilen cumartesi sohbetinin bir kısmının metne aktarılmış halidir.

Edit: Zafir Uyaralp 


Yorumlar

  1. Size bir şey diyeyim mi ...Bu sohbetiniz çok harika .Orada olmak istedim.Bu tecrübe orada konuşurken,insanların boş konuşmalarından uzakta yani orada olmayı çok istedim...
    Buraya aktarmak biraz zahmetli bir iş.Tahmin edebiliyorum.Ama devamı gelirse de okumaktan ve not almaktan azla vazgeçmem.
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Ben de ilk defa katılmıştım. Çok hararetli, canlı ve kaotik bir ortam vardı. Adabına usulüne uygun tartışmalar hep dikkatimi çekmiştir:) O gün de yer yer gerginlikler olsa da güzel bir tartışma oldu. Çok fazla vaktimi aldığı için büyük bir kısmını henüz yazıya aktaramadım. En kısa sürede aktarmaya çalışacağım. Hayırlı istifadeler...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar