İhvân'ı Safâ'da Felsefe ve Din Münasebeti İsimli Kitapdaki Önemli Yerler

 

▪️ İhvân'a göre insan varlığın özetidir. S,81.

▪️ "Bil ki Ay feleği altındaki varlıklar iki türlüdür: Basit ve mürekkeb. Basit olanlar ateş, hava, su ve toprak olan dört erkandır. Mürekkeb olanlar da hayvan, bitki ve madenlerden ibaret olan fasit varlıklardır. Madenler var olmakta önce gelir, sonra hayvan, sonra insan. Bunlardan her birinin kendine has özelliği vardır. Dört erkanın özelliği, sıcaklık, soğukluk, ıslaklık ve kuruluk olan dört tabiat ve bunların birbirine istihalesidir. Bitkilerin özelliği beslenme ve büyüme; hayvanın özelliği, his ve harekettir. İnsanın özelliği, nutk, fikr ve burhanlar çıkarmak; meleğin özelliği de ebedi olarak ölmemek. İnsan bu türlerin hepsindeki özelliklere müşareket eder. Buna göre insanın dört unsur gibi istihale ve teğayyürü kabul eden dört tabiati vardır. Madenlerde olduğu gibi oluş ve bozuluş; bitkilerdeki gibi beslenme ve büyüme, hayvanlarda olduğu gibi hareket etmek ve melekler gibi ölümsüz olmak söz konusudur..." S,81. R.2/473-474

▪️ "Doğru" ve "yanlış" felsefenin amaçları arasında değildir ancak felsefe, düşüncenin doğruluğunu ve yanlışlığını kontrol eden mantığı bir alet ilmi olarak kullanır. Bundan kasıt felsefi düşüncenin doğru ve tutarlı bir düşünce olmasıdır. S,91.

▪️ İnsan hem ruhani hem de cismani evrenin muhtasarıdır. İnsan gerçekten bu alemin semeresi, zübtesidir.

▪️ Bir başka açıdan cesedin terkibi ve nefsin kuvvelerinin bedene nüfuzu ve tasarrufu dikkate alındığında, ilimle dolu bir deftere benzer. Bundan dolayı insana levhi mahfuzun bir özeti denilir. S,80 (nefs-beden ilişkisi)

▪️ "Kesin olarak bil ki ey kardeş, her sanat ve ilim ehlinin ilimlerinin türediği sahih bir aslı olmazsa o konuda kendini hatadan kurtaramaz. Çünkü asıl yanlış olduğunda furu onu takip eder." S,150 (felsefe ve filozof)

▪️ "Bil ki mantık felsefenin mizanıdır." S,151.

▪️ İnsanda bütün varlığın anlamı birleşmiştir; o "küll" gibidir, her şeyi kuşatır. S,37.

▪️ Sicistânî din ve felsefenin arasını kesin bir şekilde ayırmakta idi.. : " Felsefe haktır ama şeriat ile hiçbir ilişkisi yoktur. Şeriat da haktır ama felsefe ile hiç bir ilişkisi yoktur. Şeriati tebliğ eden kimse gönderilmiş bir kimse iken, felsefeyi anlatan kimse kendisine (peygamber) gönderilen' bir kimsedir. Birine vahiy gelirken diğerinin kendi araştırması vardır. Biri her şeyi ile yeterli iken, diğeri çalışıp çabalama içerisindedir. Felsefe yapmak isteyen kimse görüşüyle dinlerden uzak durmalıdır. Aynı şekilde dindarlığı seçen kimse de felsefeye ilgi göstermekten kaçınmalıdır. Bu ikisiyle farklı haller ve mekanlarda ilgilenilmesi gerekir. Kişi, din ile şeriatı tebliğ edenin izah ettiği şekilde Allah'a yaklaşmaya çalışırken, felsefe ile de Allah'ın eşsiz kudretini tanımaya çalışır ve bunlardan herhangi birinin diğerini yıkmasına izin vermez. Felsefe sınırlı olan akıldan, din ise, vahiyden elde edilmiştir." S,114. (Sicistânî'ye göre felsefe)

▪️ Sicistâni'ye göre "Din aydınlatıcı vahiy sayesinde akla uygun(makul) bir çok gerçeği getirdiği hâlde felsefe, vahye ilişkin az veya çok hiçbir şey ortaya koyamamıştır."S,122.

▪️ "Deriz ki, hiçbir dini olmayan ve hesap gününe inanmayan kimseler insanların en şerlisidir. Bunun nedeni insanın hayır işlemeye istidatlı yaratılmış olmasıdır. İnsan bu istidatla aynı şekilde çeşitli etkiler nedeniyle şer işlemeye de muktedirdir.. Fakat insanı kötülükten alıkoyan en önemli haslet din, vera, ittika, haya vb. din ve imana ait olan hasletlerdir. Hesap gününe inanmayan, sevap beklemeyen ve azaptan korkmayan kötülükten alıkonulamaz." S,164. (İhvân'ı safâ'da din ve din ile ilişkili bazı kavramlar)

▪️ Nasıl olur da ihtilaflı olan felsefe kitaplarının sırlarına razı olunur da, ittifak etmelerine rağmen nebilerin kitaplarının sırları bilgisinden yüz çevrilir! S,185. (Filozof ve Nebî)

▪️ Nefs çiftçiye, beden tarlaya, ameller tane ve semereye, ölüm hasata, ahiret yurdu da harman yerine benzer. S,80.

▪️ Risâlelerin kaynaklarını Filiz'in kapsamlı derlemesiyle şu şekilde aktarabiliriz:
"İsmaililerle Harran Sabiileri arasındaki doğrudan ilişki, Risâlelere yansıyan kaynaklardandır. Helenistik eğilim, Babil kültürü, Mitraizm, Yunan felsefesi, Yunan astrolojisine dayalı Hint ve İran astrolojisinden izler taşıyan Babil astrolojisi, Hint, İran ve İbranî kutsal kitabından geçen hikâyeler, Hıristiyanlık, sihir, astroloji ve simya konularında Hermes Trismegistus'un etkisi, Aritmetik ve Müzikte Pythagorasçılık, Plotinus ve Enneadlar'ının etkisi ve tümüyle farklı bir yönde Kelamcıların etkisi, kısacası yüzyılın bütün düşünce ve mezhepleri ve kadim ilimleri Risâlelerin kaynakları arasında sayılabilir." S,32.

▪️ İhvân-ı Safâ, din ile felsefeyi birleştirip, nasları felsefe ile yorumlamış, zâhirî anlamları bâtınî anlamların birer simge ve örneği kabul etmişlerdir. Burada özellikle Tevhidi'nin İhvân-ı Safâ hakkındaki nitelemeleri ve değerlendirmeleri onların genel düşüncelerini ifade etmekte belirleyici olmuştur. Tevhîdi'nin ifâdesi ile onlar, dinin cehâlet ile kirlendiğini, sapık görüşlerle karıştığını ve felsefeden başka onu yıkayıp temizlemenin yolu olmadığını, çünkü felsefenin itikâda dair hikmetleri ve ictihada ait meseleleri de kuşattığını, dolayısıyla Yunan Felsefesi ile Arap dininin uzlaşmasıyla kemalin meydana geleceğini iddiâ etmektedirler. S,19.

▪️ Bazı araştırmacılar İhvân'ın, felsefi Risâlelerini düzenli, bilimsel bir yöntemle ortaya koymadığını ve ele alınan konuların ve görüşlerin orada burada dağınık, ilişkisiz bir şekilde, tekrarlarla birlikte ele alındığını ifade etmektedir. Onlara göre, taklîdî felsefe, riyazî ve tabii ilimler, astrolojik hurafeler (tencîm), Kelile ve Dimne deki hikayelere benzer hikayelerle karışmış ve mezcolmuştur. Risâleler mücmel bir şekilde her konu ve bilim dalından derinlik gözetmeden yüzeysel bir şekilde bahseder. Nitekim Tevhîdi'nin Risâleleri, "kifayetsiz, doyurucu olmayan, hurafeler, kinayeler, uydurma ve palavralar" şeklinde tasviri de aşırı küçümseyici ifadeler olsa da, Risâlelerin felsefi derinlikten yoksun olduklarını ifade etmesi bakımından önemlidir. Kaldı ki Tevhîdî bunu hocası Sicistânî'nin kanaatleri ile de pekiştirerek kendi düşüncesini güvenli hale getirmektedir. S,29.

▪️Bağdat'ta İhvân'ın fikirlerinin ciddi olarak eleştiriye tabi tutulduğunu ifade edebiliriz. Sicistanî, Risâleleri okuduktan sonra İhvân'ı şu şekilde değerlendirmiştir: “Bunlar (Ihvân-i Safâ) çok yorulmuşlar, ama bir şey ortaya koyamamışlar, mümkün olmayan ve yapılamayacak şeyleri düşünmüşler, felsefeyi dine, dîni felsefeye katabileceklerini zannetmişlerdir. Hâlbuki bu gerçekleşmesi imkansız olan bir arzudur. Onlardan önce bu konuda daha şanslı bir topluluk da bunu yapmak istemiş, ama maksatlarına ulaşamamışlar ve umduklarını bulamamışlardır." Sicistânî'nin burada din ve felsefeyi mezcetmeyi deneyenlere yapmış olduğu atıf, Cabiri'nin yorumuna göre Hermesçiler olmaktadır. S:20.


▪️Felsefe ve din arasındaki çekişme, umumî ve mutlak değildir. Ne felsefeler bütün olarak rafizi ve mülhittir ne de din, felsefenin tamamına olumsuz bir pozisyon biçmiştir. Bununla birlikte aralarındaki çekişme bazen birbirini ilga etme derecesine kadar gitmiştir. S,89.

▪️"Pythagorasçılar dediler ki: bir, sayının aslı ve münşiidir. Sayının azlığı, çokluğu, tekliği, çokluğu vb. birden oluşur. Allah'ın varlıkların illeti, mucidi, mürettibi, mütemmimi ve mükemmili olduğu gibi, Bir (vâhid), sayının illetidir. Allah'ın ortağı ve benzerinin olmadığı gibi, Bir'in de benzeri ve cüzü yoktur. Allah'ın bütün varlıkların şahidi olduğu ve kuşattığı gibi, Bir, bütün sayılarda vardır ve sayıları kuşatır. Birin, kendi ismini bütün sayılara verdiği gibi, Allah da benzer şekilde her varlığa varlık verir. Birin bekasının, sayının bekası olduğu gibi, Allah'ın bekası da varlıkların bekası ve devamı demektir."'

Onlara göre, Allah'ın varlıklara nisbeti, birin sayılara nisbeti gibidir. Aynı şekilde birin, sayının aslı, münşii, evveli ve ahiri olduğu gibi, Allah da eşyanın illeti, yaratıcısı, evveli ve ahiridir. Birin, sayıda bir benzeri olmadığı gibi, yaratıklar arasında da Allah'ın bir benzeri ve misli yoktur. Birin bütün sayıları ve saydıklarını kuşattığı gibi, Allah da eşyayı ve mahiyetini bilir. S,62.

▪️ Sicistânî'ye göre din kabul, teslim ve ta'zimde mübalağa üzerine vaz edilmiştir. Dinde "niçin?"(lime), "yoktur"(la) ve "nasıl (keyfe) ancak nassı pekiştirdiği, onu desteklediği ve ona musallat olacak bir kötülüğü ondan nefyettiği ölçüde söz konusudur. Çünkü Sicistânî'ye göre bu ölçüleri aşmak, dînin temel meselelerini şüphe ile zayıflattığı gibi, fer'i meselelerde de töhmetin meydana gelmesine neden olmaktadır. S,115.

▪️ Sicistâni'ye göre Dînîn peygamber aracılığıyla insanları haberdar ettiği şeyler, insanların aklına uygun olmakla birlikte, tek başına cüzi ve sınırlı olan insan aklıyla ortaya konacak şeyler değildir. Nitekim bu anlamda felsefe dîne hiçbir ziyâdede bulunmamış ve bulunamaz da. Aynı şekilde ne felsefe ne de felsefenin alt dalları, dinden bağımsız bir şekilde din adına "niçin?","nasıl?" vb. soruları soramaz, "keşke...olmasaydı” türünden dilek ve temennilerde bulunamaz. S,123.

▪️"İnsan, zâhir cismanî bir ceset ve gizli bâtınî ruhanî bir nefsin terkibinden oluştuğuna göre, dinin hükümleri ve şeriatin hududları da iki türlüdür. "Zahir" ve "Batîn". Zâhir uzuvların ameli, bâtın kalplerdeki sırların itikatlarıdır ve asıldır. Benzer şekilde bütün sanatların zâhirleri bedenin iyiliği için, bâtınları da ruhun iyiliği için vazedilmiştir. Bu ilimlerden bir kısmı hakîmlerin vasfettiği, bir kısmı da nebilerin vermiş olduğu haberlerden ortaya çıkmıştır. Fakat onda değişme ve bozulma meydana geldiği için fitneye dönüşmüştür. Hikemi sanatlara baktığımızda onun kısımlarının mutedil, nisbetinin dengeli olduğunu görürüz. Çünkü o, sağlam ve neticeleri güzel olup, zâhiri bâtınıyla uyumludur. Zâhiri Allah'ın yaptığı şeylerin sağlamlığına, bâtını da Allah'ın noksanlıklardan münezzeh olduğuna işaret eder ve ona ibadete çağırır." S,203 (İhvân'ı safâ'da zahir batın avâm havas ayrımı)

▪️Astroloji İhvan nezdinde sadece hermetik değil, aynı zamanda metafizikle hatta dinsel anlamda gaibten haber vermek olarak görülmesi nedeniyle din ile, fakat İhvan'ın dilinde sebep sonuç ilişkisine bağlı olarak gelecekte meydana gelecek olaylar üzerine hükmetmekle ilişkilendirilen bir bilim olarak görünmektedir. S,52.

▪️İhvân'a göre Hermes İdris peygamber olup, o Zühal'e gitmiş ve onunla 30 yıl dönmüş, Zühal feleğinin bütün durumlarını müşahede etmiştir. Yeryüzüne döndükten sonra insanlara astrolojiyi öğretmiştir. İhvân hermetik eserlere derin bir bağlılık ve saygı gösterir ve onu astrolojik, kimyevi ve tufandan önceki bir çok haber için kullanır; gerçekte büyü hakkındaki Risâlenin sonunun bizzat Hermes'e atfedilen alıntılarla bilmeceye dönüştürüldüğünü yukarıda ifade etmiştik. Bu nedenle belki de bir bütün olarak Resail'de görülen en etkin hermetik etki Astrolojiye/İlm-i Nücûma hasredilen bariz bir roldür. S,51. (İhavan-ı Safâ'da ilmi nücum ve sihir)

▪️İhvân vahyin/ilhamın ne olduğunu bir hikayeye söyletir: "... kalbimi şeylerin hakikatlerinin göründüğü bir ayna gibi görüyorum. Dilimi hiçbir zorlama olmadan doğruluk üzere akar buluyorum. Nefsimi örtünün arkasından işiten ve benden duyduklarını diğerlerine ulaştıran bir tercüman gibi buluyorum." İhvân bu durumda o kişinin bir melek tarafından desteklendiğini belirterek vahyin bir "melekî ta'lîm" olduğunu değerlendirir. Aynı zamanda bu hikayede söz konusu olan bir veli olduğu için ilham ve vahiy arasında epistemolojik açıdan İhvân'ın herhangi bir fark gözetmediğini de söyleyebiliriz. S,174. (Vahiy ve nübüvvet)

▪️İhvân insanları üç kısma ayırır:

1. Dinin zâhiriyle yetinenler: peygamberi tasdik edip, namaz, oruç, zekat gibi ibadetleri güçleri ölçüsünde yerine getirenlerdir. Bunların çoğunluğu kadınlar ve çocuklardan oluşan avâmdır.
2. Orta sınıfı: bunlar avâmdan daha üstün olup, dini derinlemesine anlama çabasında olanlardır. Bunlar taklitle yetinmeyip, dinin hükümleri üzerine düşünen, tefsir ve te'vîlle ilgilenip Kur'an lafızlarının anlamlarını araştıranlardır. Bu kimseler dinin zâhiriyle amel ederler, fakat bâtınını da anlamaya çalışırlar.
3. Havâs: Bu kimseler hem ilim hem de amele önem veren kimselerdir. Bunlar ilimde yetkinleşmiş, hikmette belli bir düzeye ulaşmış, manevî seviyeleri meleklerden alınma ve ancak ruhu arınmış kimselerin ulaşabileceği batınî sırlara sahip olanlardır. S,201. (İhvân'da zâhir batın avâm havas düşüncesi)

▪️Sudur nazariyesi sadece İhvan'ın kullandığı bir nazariye olmayıp, Farabi, Amiri, İbn Sina gibi birçok filozof tarafından küçük farklılıklarla birlikte kullanıla gelmiştir.

▪️ Sicistâni'ye göre Hikmet ancak dindarlığı doğurur. Din de ancak hikmetin tamamlayıcısıdır. Felsefe nefsin sureti,din nefsin sîretidir .

▪️Bütün ameli sanatların ve ilmi maarifin maksadı ikidir, üçüncüsü yoktur: Bunlardan biri, bedenin iyiliği ve iyi hal üzere varlığı, diğeri de bedenden ayrıldıktan ve öldükten sonra nefsin iyiliği ve iyi hal üzere ahiretteki varlığıdır. S,24.


*Bu alıntılar kitap hakkında bilgilendirme amaçlı olup belirli bir süre sonra kendi kendisini yok edecektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar