Ölüm İki Kişiliktir
İlaç kokularıyla ruha bir ölüm soğukluğu veren koridorlardan
geçerek odaya girdim. Hasta perdesini titreye titreye kaldırdım. Bütün ziyaretim
müddetince tahammülsüz dertler, her gün başka bir ölüm titremesi dalgalanan
hasta havalar içinde yaşamış sevgilimi hayattan nasibini almış ve varlığından
şüphe edilir bir halde pek zayıf bulmuştum. İki aylık ayrılığın ardından birikmiş
bütün samimiyetlerle kucaklaştık. Onu kollarım arasına düşmüş bir yığın kemik
zannettim. Ebediyete bakar gibi üzüntüyle uzun uzun bana baktı. Henüz yirmi yaşında
gençliğinin ateşini dizginleyememekten dolayı kalbiyle mücadele halindeydi. Birbirimizin
ellerini sıkarken sarı, ölü ellerinin içine terk edilmiş bu sıcak ellerimden bir
tesellinin hoş sesini duyuyor gibiydi. Sonra bir kalp ferahlığı bularak elimi
salıvermişti.
- ‘’Seni’’ Dedim. ‘’Bu kadar iyi bulacağımı hiç düşünmezdim.’’
Kuru, acı bir tebessümle cevap verdi:
-‘’Öyle zannederdim’’ dedi ve güldü.
Bakışlarında, hareketlerinde, ölümünün yaklaştığı bu son saat
bekleyişinde hep bir ölüm telkinatı vardı. Kemikleri görünen… Uzamış saçları şakaklarına
yapışan… Kim bilir gelecek hayatında ne muhteşem günler, ne büyük mutluluklar
bekleyip ve o günleri saflıkla süsleyen ne yüksek rüyalar görüyordu. Oysa şimdi
başını, dağının eteklerinde beyaz ve harap taşlarıyla fânilere ebediyyet arz
eden mezarlığa doğru çevirdi:
— ‘’Bilir misin? Hani ya mezarlar insana bir soğukluk, bir korku
hissi verir, derler. Hâlbuki ben, tam aksine oradan bir gönül ferahlığı
hissediyorum. Ölürsem, bu hayattan uzaklaşmaktan dolayı hiçbir acı ve özlem
duymayacağım. Fakat keşke, bir kere kendimi, ruhumu görsem!’’
Zavallı, çaresiz mahbubem ağlıyordu…
………
Sala ve ezan seslerinin uzun süren tınısı sokağın sessizliği içinde
sürüklenirken, kalbim ürkmüş bir halde kıble tarafına yöneldim. Namaza niyet
ettim. Ellerim semaya yükselmiş cılız ‘’amin’’ sesleriyle titriyordu.’’Lillah’il
fatiha’’ cümlesiyle oracıkta yıkılıvermiştim. İşte o zaman bütün bir dünya pek
acı bir hakikatle yankılanıp titredi: Ölüm hiçbir zaman tek kişilik değildi…
Zafir Uyaralp Bağcılar / İstanbul
13.01.23
*Bu yazı Mustafa Cavid'in ''Zavallı Refikim'' isimli yazısından ilham alınarak yazılmıştır. Bütün hakkı mahfuzdur.
"Ölüm hiçbir zaman tek kişilik değildi…"
YanıtlaSilBay Kavas
Bence bu cümle hakikate çok benzeyen meseller kabilinden..
Ölüme uğradığını zannetmek ölüm müdür ki ?
çektirdiği acılar göz önüne alınırsa ölüm gibi bir şey;
Sil"Mutlak bir boşluk, zifiri bir karanlık. Öldüğüme inanıyordum". (Yaşayan ölü sendromu)
Warren acaba bu sendromu aşınca ne demiştir?
YanıtlaSil"Gayet yersiz. Şimdi düşününce gülüyorum" diyor..
Her ne kadar muhalif gözüksemde düşünüyorum gerçekten ölüm tek kişilik değil mi diye?
ölümü sadece fiziksel olarak değil psikolojik, ruhi olarak vs. düşününce ölüm de çeşitleniyor gibi görünüyor. Warren içinde bir tür sonradan suurlanmış "meyyiti muteharrik" denilebilir. Karmaşık bir durum:)
SilHâlâ ölüm tek kişilik o zaman:)
YanıtlaSilÖyle mi?
evet ölüm tek kişilik:) ama ölümün(aynı zamanda ölenin) yıkıcılığıyla karşı karşı kalanları saymazsak:)
Sil