Cam Gözlü Pelüş Ayı Koleksiyoncusu


   Sanki yavaş yavaş yavaş ağzıma kadar çıkan, sonra beni boğuveren bir su gibi nefes almamı engelleyen bir şey var içimde. Hiç uyuyamadım. Geceyi senin yastığına dayanarak geçirdim. Bunu söylemeyi çok isterdim ama atardamarımdan akan kanın hararetinden başka hiçbir ses yok. Sabah oldu. Gün beyaz adımlarla ilerledi. Pencereyi açtım. Her tarafı mavi bir sis kaplamış, orman şafağın ışıkları ile parıldıyordu. Sanki her tarafa gül yaprakları serpilmiş gibiydi. Çürümüş gül yaprakları.. Bu sabah, yani bekleyişlerimin doğduğu ilk ve son sabah, aşağıya indim. Bütün pencereleri, bütün kapıları açtım gelirsin diye. Hangi saatte, ne zaman geleceğinden bihaberdim. Ancak içimde geleceğine dair bir ümit vardı. Belki aniden gelip beni korkutacaktın. Belki de çok yavaş gelip beni yine korkutacaktın. Ama gelecektin. Uzaklardan bir tren sesi geçiyordu.  Uzun müddet bekledim. Gürültüsü kayboldu gitti. Bekledim bekledim bekledim. Saatler geçti, biraz daha kuvvetim varken keşke gelseydin. Bir başka tren sesi daha geldi. Bir başkası, bir başkası daha. Artık bitti… Bütün trenler geçti, bütün trenler, kalbimin üzerinden geçti. Hiç biri seni getirmediler. Şimdi ağlayamıyorum, çünkü sevincimden çok ağlamıştım. Bütün gözyaşlarımı sen yanımdayken sevinç gözyaşları olarak kullanmıştım. Acıma artık yaş kalmadı. Öldüm, yaşıyorum. Gözlerim açık olarak ölürken yaşıyorum. Acaba yarın sabaha yetişebilecek miyim? Bu sensizliğimin son günüydü. Biliyorum sen yalnızca cam gözlü pelüş ayısın. Seni bu kadar çok bekledim çünkü ben bir koleksiyoncuyum, sen de benim cam gözlü pelüş ayılar koleksiyonumun en güzel ve en nadide parçasısın. Artık ben tamamlanmamış bir koleksiyonun hiç tamamlanamayacak bir koleksiyoncusu olarak kalacağım. Peki ya sen? Gelmemeyi tercih eden sen?


pencerenin ağ tutmuş duvarlarından sızarken,

yavaş yavaş çöken sis.

gecenin koynunda yatan bir kuştur,

kimi zaman insan.

geniş bir kasıntıdır artık bekleyiş,

baksan da, düşünsen de duyduğun sadece,

uzaktan çok uzaktan gelen sesler.

giderek ıssızlaşır gece ve solur ,

belirsizce atılan adımların tüm nefesini.

çürümüş gül yaprakları,

hatırlatır;

bekleyiş, çürüyüştür.

ve hatırlatır yeniden bunu,

ensene çarpan şeffaf rüzgar.



Yazan: Zafir Uyaralp

20.01.23 Esenler / İstanbul

*Her hakkı mahfuzdur.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar