Muhtelif Yazılar

 

Muhtelif Yazılar

---

Gerçeği görmek yerine gösterilenin gerçek olduğunu zannetmekle meşgulüz. Medya, bu meşguliyetin en müşahhas örneği. Yanılsamanın yadsınmadığı toplumda her beyin manipülasyona açıktır. Reklamdan kurtulmak için filme ara vermek zorundayız. Ancak bu pek azımızın tercih etmeye cesaret edebileceği bir keyfiyyet . Yabancı kelimeler ve ucube sesler arasında kaybolduk. Her yerde aynı reklam. Her şarkıda aynı fısıltı. Reklam panoları arasında güç bela bulduğumuz hep aynı sinema. Mısıra gerek yok, insan patlamaya hazır

---

Ben artık doğal olmayan kasvetli bir renk kombinasyonuyum. Çünkü bu dünyada güzellik, iyilik ve uyum yok. Her şey kötülüğe, toplumun insanlıktan çıkarılmasına teslim oldu. Nihai bir iç gerilimin anını göstermek için hayatımın renksiz tarafındaki hislere sığınıyorum. Dünyanın trajik gerçekliğine ve kendi sonuna giden çılgınlığına tepkiliyim. Yağmur ayinleri dışa vurduğum kara mizahı silmek için var. Soluk benizli değilim ama yüzümün yorgun olduğunu inkar edemem. Bütün tanımlamalara ve markette canlı çiçek satılmasına karşıyım...

---

"Umarım bir delilik yapmam" diyen bir delinin varoluşsal çıkmazı, akıllı olduğu halde delice hareketler yapan bir varlık karşısında iyi niyetli bir düşünce gibi kalmaktadır. 

---

Hangi gözle okumalı seni? "ihmalkâr gözle okunmuş bir kitap, bîtab bir gözle okumayı tercih ederdim."

İsmet Özel

Kitap da dile gelse bitap bir gözle okumayı yeğlerdi. İhmalkar gözle okunmuş bir kitap, ihmal edilmiş bir sevgiliye benzer. Size içini açmaz, kendisini dökmez. Ve nihayetinde ayrılık kaçınılmaz olur. Hiç bir iz bırakmadan unutulur gider. Bitap gözle okunan kitap ise yarım yamalak da olsa hatırlanır. Hatıra gelmese de gönülde bir yer bulur kendisine. Geçerli bir mazereti vardır. Mental bir yorgunluk değildir buradaki. Duygusal bir yoğunluk halinden bitap düşer. Sevgiden, aşktan, ihanetten...

---

Böyle Buyurdu Zerdüşt'ü "herkes için ve hiç kimse için bir kitap" olarak tanımlıyor Fredich Nietzsche. Ben bu tanımı sanat için daha uygun buluyorum. Bence sanat ne toplum için ne de sanat için. Sanat herkes ve hiç kimse için. Bazen herkesin ulaşabileceği kadar sıradan ve kolay. Çoğu zaman hiç kimsenin ulaşamayacağı kadar derin ve ulvi. Ortası yok. Belki anlam bakımından olabilir. Yani bir kitap ya da bir sanat eseri anlaşılır olmak için yazılabilir ya da tam tersi anlamak için belirli bir ihtisas düzeyi gerektiren bir zorlukta da yazılabilir. İşte bu bakımdan ortası olabilir. Biraz daha açacak olursak; Yazılan şey hem anlaşılmak hem anlaşılmamak amacı taşıyabilir. Bunun yanında; anlayanı şüpheye düşürme, anlayamayanın zaten anlamaması gerektiğini vurgulama veya anladığı kadarı ile yetinmeyip fazlası için emek sarf etmeye teşvik etme gibi temel karakteristik işlevleri olabilir. Bence İsmet Özel'i bazı çevrelerin anlamsız bulması, anlayamaması bu orta yolu göstermesi bakımından güzel bir örnek. "Şair/Yazar bunu dedi," "bunu demek istemiş olabilir," "anlamadım, burada ne dedi" gibi sorular bu üç durum için sorulabilir. Bir yazı, sanat eseri bu örnekleri çoğaltılabilecek bu tür soruları sorduruyor ise amacına ulaşmıştır. Dikkat ederseniz buradaki üç durum kesin çizgilerle kayıtlamadım. Çünkü sanata yapılan her müspet veya menfi yorum bu üç temel yargı ile sınırlandırılamaz. Aksi takdirde sanatın yorumlanmasından söz edilemez.

Hülasa edecek olursak; sanat, hitap kitlesi bakımından herkes ve hiç kimse içindir. Sanatın toplum için olması "herkes"i ifade etse de sanatın sanat için olması "hiç kimse"yi tam olarak karşılamaz. Çünkü sanat için yapılan sanat; seçkin, entelektüel bir zümreye hitap edebilir. Bu bakımdan sanat, hem sanat için hem de toplum içindir demek yanlış olmaz ama eksik kalır.

Hedef kitlenin anlaması bakımından ise bir eser hem anlaşılmak hem anlaşılmamak ve yahut her ikisi için de yazılabilir. En uygun ve edebi bakımdan güçlü olanı her ikisi için de yazılandır. 

---

Yanılsamalar içinde kayboldum. Çünkü, kendi gerçekliğimin haritası çok puslu. Her tarafı işaretlenmiş bir sokağın varoluşsal çıkmazındayım. Köpekler ve papatyalar ürkütüyor beni. Süs köpekleri ve plastik papatyalar...

---

Güneşe sırtını dönmüş bir ay çiçeğiyim, yüzüm geceye de bakmıyor. Sana bir kere bakabilmek için ikisine de yüz vermedim. Şimdi boynumu bu "kırgın ikindi"ye eğiyorum. Başımı koparanlar çekirdeğime acı diyecek. Ama sensizlikten köküme kara sular indiğini asla bilemeyecekler. Çünkü beni bir mezarın üstüne dikecekler. Ölü bir suyu senin için içeceğim. Fatihalar okuyacağim sana yasinler. Yaktığım ağıt mezarındaki kuru otları tutuşturduğunda kalbimi söndüreceğim. Ağaç değilim ama gövdem yeşerdi. Artık istediğin yerdeyim, kök bir kere tuttu mu toprağı, sorma "ey çiçek sen beni bilir misin?"

---

Spinoza, Schopenhauer ve ben kalabalıklar içinde yalnızız.

Spinoza yalnızlığa itildi.

Schopenhauer yalnız olmayı seçti.

Benimki itlik serserilik.

---

İbrahim Kavas | İstanbul


Yorumlar

  1. Sabit bir temaya dayanmayan yazılar meyve tabağı gibidir. Aynı zamanda konunun sık paragrafla işlenmesi de müşterisine daha okunası, daha hafif ve cazip geldiğini söylerler. Bu unsurların başarıldığı bir yazı olduğunu düşünüyorum.Ahengini en çok beğendiğim cümle de şu ki;
    "haklar helal, dostlar karar, tostlar kaşar. çay demli, ben gamlı, sen nazlı..."..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar