Müselsel Hikâye Denemeleri; Kötülüğe Bir Kefen

 


—1
Non steril diye niteleyebileceğimiz hayatlar yaşamakta olan üç adama hayretle bakan adam, bakışını çevirdiğinde başka başka kirlerle kararmış yüzlere dopdolu sövmek istedi. Ağzını kıpırdattı fakat ses çıkmadı. Dilin düğümlenmesinden farklı bir şeydi bu. Kafasını çalkalar bir edayla sağa sola çevirdi ve kendine geldi. Bu adamlara herhangi bir harfin ağızdan çıkması tesir eder miydi? Aklına gelen ilk fikri icraate sokmaya koyuldu. Steril bir eldiven giydi ama amacı faili meçhul bir dayak değildi. Sadece adamları temiz dövmek istiyordu. Yumruğunu sıktı yeterince sertti. İlk yumruğu kime geçireceğini seçmek için şöyle bir dikkat kesildi. Sağdakinde karar kıldı. Çünkü bu adam salt suçtu. İyi olan herşey yanından teğet geçmiş gibiydi. Adama yaklaştı ve yumruğunu kaldırdı..
—2
İçinden bir ses.. "Sen misin kâinatın hakimi?" diye sormadan edemiyordu. Kanı o kadar kaynamışken, kaynadıkça beynine kan sıçramışken nasıl bir sualdi ki bunca güçlü hislerini bir celsede hiçliğe çıkarabiliyordu? O çevik bedenine, laçkalaşmış sinirlerine neydi söz geçirebilen yegane kuvvet? Cevabını bilmediği hâlde.. Yoksa cevabına ulaşamadıklarımız mı bizi kıskıvrak yakalamaya muktedir olandı? İnsan hep bilmediğine atlar, atlamaktan da bilmediği için vazgeçerdi.. İşte buydu onu hep arada bırakan. Hisleri, fikirleri hep arada, her adımı boşlukta..

—3 

Tüm bu kararsızlık hissinden bir an için kurtulmak, aklını kurcalayan düşüncelerden sıyrılıp sağdaki adama olanca kuvveti ile vurmak düşüncesi tekrar yokladı onu. Adama yumruğunu geçirmek için elini tam havaya kaldırmışken bir anda vazgecti. Önce zihnine savaş açan sualleri etkisiz hale getirmeli diye düşündü. Acaba bu adama tesir edebilecek bir yumruk var mıydı ? Bütün insanlar her an kötülük yapma potansiyeline sahipken sadece bu adamı dövmek de kötülük olmuyor muydu ? Şiddet kullanarak kötülüğü önlemek mümkün olsa dünyanın en iyi insanları hapishanelerden çıkmaz mıydı ? Tüm bu sorulara cevap verebilmeyi o kadar çok istiyordu ki sağdaki adamın yanından ayrıldığını henüz farketmişti...

—4
Diğer iki adama yaklaştı. Birisinin omuzları geniş kolları pazılı yanakları tombulcaydı. Diğeri ise her şeyi ile ortalama bir vücuda sahipti Sanki dağınık organlar birleşmiş ve bu insicamlı vücudu meydana getirmiş gibiydi. Tanışma babından bir kaç kelâm etti. Adamlar birden kirlerden arınmış kötülük yapmadığı hâlde yapmış gibi görünen masumlara dönüşmüşlerdi. İnsanların işlediği suçları nasıl bu kadar büyük bir kayıtsızlıkla maskeleyebildiğini düşündü. Öfkesi soluğuna karıştı soluğu havaya bulaştı. Havada artık oksijen ve azotla beraber bir miktar öfke de dolaşıyordu. Sizinle adil bir pazarlık yapalım dedi. Cebinden herhangi bir evraka benzeyen bir kağıt çıkararak. Kağıdı gören adamlar önce bocaladı sonra sinirlendi sonra ehlileşti. Çünkü bu adamda kimsenin bilmemesi gereken kendilerine ait bir sır vardı...
—5
Tam o sırada dışarıdan hızla gelen bir ayakçı, tombulca olanın kulağına bir şeyler fısıldadı. İşittiklerine karşılık, mahkeme duvarı gibi olan suratında tek bir kıvrım dahi oluşmadı ama tepkisi gecikmedi... Fevri bir şekilde adamın evrak tuttuğu bileğine, elinin tersiyle vurdu ve beyaz yapraklar, ayak izlerinin hüküm sürdüğü çamurlara bulanırken "Bizim dilimizle konuşmayı ne zaman unuttun da bunlarla karşımıza çıkıyorsun!" diye bağırdı. Kara paraya iman etmiş mahlûkat, beyaz kâğıtlara ne kadar tahammül edebilirdi? Yine de sırlarının bilindiği fikriyle oldukları yere sinmişlerdi. Onlar için bu işten sıyrılabilmenin umudu homongolos kılıklı bir kodamana bağlıydı. Omuzlarını dikleştirmeleri, sesleri gür ve kirli çıksın diye bin bir çaba sarf etmeleri, sindirilmiş benliklerinin tezahürüydü. Arkalarında böyle birinin olması da hayret uyandırmıyordu. Dünyanın maskesiz yaşanamayacağına inandırılmış bu tipler, ancak başkalarının maskesi olmaktan ibaret olduklarını bilerek huzura eriyorlardı..
—6
Adam kağıdı çamurdan aldı hiç bir şey okunmuyordu eliyle biraz düzeltmeye çalışırken kağıt ıslaklığın etkisiyle ikiye ayrıldı. Adamların gizlice sırıtmalarına karşılık sırlarını hala bildiğini ima etmekle yetindi. Büyük kibirlerinden kasılan adamlar küçük ve tehlikeli bir sırrın esiri olmuşlardı. İşte sahte görkemin gayrı memnun ve biçare hali. Yüzleri maskeye dönüştüğü için maskeleri çıkarılınca bir yüzlerinin de olmayacağından korkan zavallılar. Adamın aklındaki tek soru anlamı şiddette bulan bu adamlara karşı şiddeti anlamsızlaştıracak bir çözümün nasıl mümkün olabileceği idi..
—7
Evet böyle bir çözüm pekâlâ mümkündü. Ancak o çözümü uygulayacak olan kurum veya kişilerin varlığı tartışılırdı. Dünyada bu kadar şiddet, dolandırıcılık, rüşvet, yolsuzluk ve daha niceleri varken bunlara göz yuman kurum ve kuruluşlar tüm bunlara ortak oluyordu. Bu adamlara karşı ne fikri müdahale ne de küfür işe yarardı. Şimdi görürsünüz siz dedi adam. Sizin hakkınızdan gelse gelse sosyal medya gelir. Sizi reel varlıkları şaibeli olan sanal varlıkların vicdanına şikayet edeceğim diye söylendi. Elbette sosyal medyaya güvenmiyordu. Ama yapacak başka bir şey de gelmiyordu aklına. Hem vakıa nice tecavüzcüler, katiller sosyal medyadan yükselen sesler sayesinde tekrar yargılanabiliyordu. Hoş bir iki yıla tekrar çıkıyorlardı. Ama olsun aklına ne gelirse yazacaktı. Telefonunu çıkardı twittter'a girdi ve klavye ile ne kadar bağıra biliniyorsa o kadar bağırdı..
—8
Hele de bir "kadın düşmanı" olarak nam salmış kodamanın altında çalışıyorlarken bu adamların linç yememe gibi bir şansları yoktu.. Biraz mor halka biraz pembe halka derken bu iş büyürdü... Sosyal medyanın da işine gelmeyen hakikatleri sansürleme gibi alışkanlığı olsa da, İslâm övülmediği, terörist devletçiklere(!) de dokunulmadığı müddetçe herhangi bir şey yapmazlardı. Kendi tahrip ettikleri adaleti yine onların aracılığıyla yine onlardan beklemek...! İşte tüm dünyânın artık kurtulmak için çırpındığı vaziyet... Bir zamanlar o da onlar gibi bu kodamanın altında çalışıyordu. Bir hâl oldu, sıyrıldı ancak kurtulamadı. Bildikleri, şahit oldukları en önemlisi de vicdanı bu işin peşini bırakmıyordu. "Kaçmak neye yarar? Bilmiyorlar mı? İliğime kadar her şeyi biliyorlar. Mücadele etmekten başka hangi yol var?" diye düşünüyordu..
—9
İlk olarak adamları bir temiz dövmek için giydiği steril eldiveni şimdi pek de temiz olmayan sosyal medya yoluyla mücadeleye girişerek giydiği için kendisine inanamıyordu. Parmaklarını ekranda usta bir cambazı ipte gezindiği gibi gezdirmişti. Üzerinde bir suçlu hissi vardı. Adamların yanından ayrılmıştı.Eldiveni çıkardı birinin üzerine siyah kalemle "bütün büyük suçlar temiz beyaz eldivenlerle işlenir." yazdı. Diğer eldivene ise "pisliğe bulaşmadan bir suçun üstesinden gelmek zordur." yazdı. Eldivenleri şişirdi ve en yakın ağacın en sarkık dalına astı. Kendi iç dünyasıyla hesaplaşırken telefonu bildirim yağmuruna tutulmuştu. Binlerce beğeni ve yüzlerce retweet. Akşam üzeri adamların yakalandığını öğrendi.geride artık anlamsız bir yığın yorum ve etkileşim kalmıştı. Eve gitti aklında adalet, isyan, suç, ceza ve medya kelimeleri... Suç ve cezanın medyanın insafına bırakıldığı bir dünyada uyumak o kadar kolay değildi. Ama uyudu herkes gibi her şeye rağmen bütün ruhî burukluklarıyla..
SON.

Not: Hikâye 1k isimli uygulamada bir etkinlik kapsamında toplam üç kişinin katkısı ile oluşturulmuştur;

1-4-6-9 ömertalha / 2-5-8 muhteriz / 3-7 rakım efendinin şalvarı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar