Mevlana İdris'in Kitapları Hakkında Genel Bir Değerlendirme

 


Dil, üslup ve sadeliğin çocuk edebiyatı açısından uyumu tam manasıyla hissediliyor. Az anlatımın verdiği yoğun mesaj okuyanı etkisi altında bırakırken hem düşündürüp hem güldürüp hem de hüzünlendiriyor. Yazarın en belirgin vasfı çocukların empati ve hayal gücünü harekete geçirecek tarzda anlatımlara başvurmak. ‘’Havuç havuç havuç’’ eserinde çocuğun uzaya gitmek için annesinden havuç istemesi ve ‘’Tuz’’ eserinde tuzun tat vermesi için atıldığını öğrenen Esra’nın yanına tuz alarak dış dünyada kötü ve tatsız olan her şeyin üzerine tuz atması bunlara örnek verilebilir. Mevlana İdris’in kitapların da kötülüğün en büyük diyarı Amerika’dır. Esra’nın harita üzerinden Amerika’ya tuz dökmesi buna örnek gösterilebilir.

Başka Çocuklar Serisi;

Bu seride özellikle savaşlardan, enkazlardan ve göçlerden bahsederek insanın insana yaptığı zulümlerin etkilerini, çocuklar üzerindeki tesiri üzerinden anlatmakta.  Bir yazısında ‘’Kötülüğün sıradanlaşmasının anlamı üzerine yeteri kadar düşündüğümüzü sanmıyorum’’ diyerek bu sıradanlaşmayı seride sık sık vurguluyor. ‘’.. sabah kahvaltısını yapıp çocuğunu öperek evden ayrılan, sonra da askerî üssündeki görevinin başına oturup önündeki kumanda masasından (çocukların dijital oyun konsolundan farksız) gerçek uçakları hareket ettiren düğmelere basarak onları havalandıran ve Afganistan, Suriye, Irak gibi ülkelere bombaları boşalttıktan (ve tabii gerçek bombaların düştüğü yerdeki gerçek insan ölümlerini de istatistik raporlarına ekleyerek) sonra yeniden üsse döndüren çok gelişmiş ülkelerin adamı ne hissediyor olabilir? Sonra öğle yemeği için tekrar evine dönüp çocuğunu öpüyor.’’ Yine kötülüğün sıradanlaşmasını Baudrillard’ın ‘’ Birey, televizyonda Sudan iç savaşını herhangi bir tuvalet kağıdı reklamı ile aynı duyarsızlıkta izlemektedir.’’ görüşüne paralel olarak Mavi Çocuk eserinde ‘’Televizyonlar hızlıydı. İnsanlar ekranda gördükleri her türlü duruma zamanla alışıyordu. Bir çizgi film ile bir caz konseri, bir haber programı ile bir komedi filmi aynı kayıtsızlık veya dikkatle izlenebiliyor, bir futbol maçı ile bir naklen savaş görüntüsü benzer bir heyecanla algılanabiliyordu. Biraz içecek, biraz patlamış mısır, biraz rahat koltuk... Sonrası herkesin gözkapakları kapanıyor, herkes uyuyordu.’’ Diyerek anlatır. Dünyanın kötülüğe yenildiği vurgusu hep vardır: ‘’ Çocuktum her şeyi anladığımı sanıyordum / Sonra büyüdüm / Bombaların ve bankaların dağlardan ve ırmaklardan / Fazla olduğunu gördüm / Bahçıvanlar generallerden / Menekşeler mermilerden daha azdı / Yenilmişti dünya..’’ Mevlana İdris’in eserinde kötülüğe karşı iyiliğin umudu da hep vardır. ‘’Dünyayı kurtaran çocuk’’ ve ‘’Küçük Süpermen’’ eserleri sadece başlık olarak bile olsa bu durumu destekler. ‘’Her şey için tek şey diliyorum / Allah’ın gülleri yakamızı bırakmasın’’ Başka çocuklar serisinde en çok vurgulanan imgeler patlayan bombalar ve harap olmuş şehirlerdir. Bütün bunların yıkıcı etkisi; yalnızlığı, yurtsuzluğu, yetimliği, öksüzlüğü hatta ölümü beraberinde getirir. ‘’Bırakmak nedir ki bombaları. Uçaktaysanız ve bombanız varsa yerçekimi kanunları işler.’’ ve çocuğun anlam dünyasından hareketle ekler  ‘’Bütün bunlar çizgi-film olamaz değil mi? Olamaz ve değil zaten.’’ Çocuk Kırmızı eserinde geçen bu ifadeler. Gömleğinden ayakkabısına kadar kırmızı giyinen çocuk sembolik bir şekilde akacak kanı üzerinde taşır. Aslında çocuk kırmızı gömleğini değil ölüm gömleğini giymiştir. Çevresindeki bütün bu kötülüğü yıkımı imhayı görünce kalbinden kanamaya başlar ayakkabısını içi dahi kan olur. Kanayan ve ağlayan  çocukların hali en derinden hissedilir bu eserde. Bir tenkit olarak Halepli Zeynep kitabında siyasi özneye yer verilmesi objektif yansıtıma gölge düşürüyor. Mahallesine bomba yağdırılan Zeynep’in siyasi öznenin, yüzünde gördüğünü zannettiği harita ile kurtarıcıyı özne ile siyasi öznenin birleşiminin vurgulamasının ne kadar doğru olduğu tartışılır. Bunun yerine ideal lider vasıfları ile karakterize edilmiş hayali bir kişi kullanılabilirdi. Dünyayı Kurtaran Çocuk kitabında gördükleri rüyaların gerçek hayatta birebir aynısı yaşayan insanların çözümü hiç yalan söylemeyen bir çocuğun rüyasında gördüklerini uygulamaları ile bu durumdan kurtuldukları anlatır. Çocuğa kurtarıcı rol verildiği tipik bir masaldır. Bu serideki en etkileyici kitabın Behram Geri Dön olduğunu düşünüyorum. Babasının ikazına rağmen caddeden değil dar bir sokaktan fırına giden Behram’ın yaşlı bir adamla karşılaşmasını anlatır. Yaşlı adamın Behram geri dön demesiyle Behram günler aylar yıllar öncesine götürecek bir zaman yolculuğuna başlar. Fransız ihtilali ve büyük savaşları görür. Oradaki patlamalara, acılara şahit olur. Zamanda tekrar ileriye doğru bir yolculuk yaparak elinde ekmekle eve gelir. Çocuğun hayal gücünü harekete geçirecek çok güzel bir kurgudur.

‘’Yani ben ölmeli miyim anne
Şarkılar söylemeden
Yeryüzünü bilmiyorum gökyüzünü bilmiyorum
Uçurtma uçurmadan ve daha yürümeden’’

(Kimse Cevap Vermedi)


‘’En son ölüm gelir
Yine de erken deriz’’

(Sis Oldu Şarkılar)


‘’Burası dünya.
Gece gece gece
Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.’’

(Ellerimizin Büyük Boşluğu)


Tarihin bütün dönemlerinde, sebepleri, amaçları ve araçları çok farklı ama hep insanların ölümü ile sonuçlanan savaşlar... Bazan onlarca, bazan yüzbinlerce ve hatta bazan milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanan bu savaşları anlamaya çalışıyordu ne zamandır. Bir çocuk yeryüzünde birdenbire yalnız kaldında, bir şehir artık yeryüzünden silindiğinde, bir kalp artık çarpmadığında, bir resim artık kimseler bakmadan yıkılmış bir duvarda öylece asılı kaldığında, bir eve uğrayacak bir baba artık olmadığında... Uzatıyordu bu sorulan. İçinden çıkamıyordu. Biraz bekleseler zaten herkes ölmeyecek miydi?

(Mavi Çocuk)


‘’Adam hep kravat taktı

Ve düzenli olarak patlıcan yedi

Şu kısa hayat içinde

Yine de mutlu olamadı’’

(Dondurmalı Matemeatik)


‘’Kimsenin olmayan bir yoldan geçerken
Kimsenin olmayan bir resmini gördüm hayatın

Büyük dalgınlar vardı
Cevapsızlar
Hiç deniz görmeyenler
Kimseye bir şey sormayanlar vardı
Kaybedenler
Hayatın büyük ırmağında
Vardı ve akıyordu

Sonra kimse kalmadı
Hiç kimse
Bağırmak için
Yalvarmak için

Çünkü herkes gitti
Çünkü herkes gitti’’

(Herkes Gider)


‘’Dünyada mutsuz insanlar vardı, acı çeken insanlar vardı. Hiç kimse, hiç kimse bu acı çeken insanlar için bir şey yapmıyordu. Ama bir gün, dünyayı bu haliyle beğenmeyen bir çocuk gözlerini gökyüzüne çevirip uzun uzun baktı ve insanların acılarını dindirme zamanın geldiğini düşündü. Bunu kimse yapmadığına göre kendisi yapmalıydı. Tarih insanlardan hep bir şeyler beklerdi. Şimdi de bunu bekliyor olmalıydı. Tarihi daha fazla bekletmenin bir anlamı yoktu..’’

Hepimiz dünyayı bu haliyle beğenmeyen çocuğu arıyoruz.. Bu çocuk içimizde yaşıyor. İçimiz hayal kurmayı başarabildiğimiz kadar çocuk, Hayallerimiz gerçekleştirebileceğimize inandığımız kadar yetişkin.. Karanlığın dağılması için herkes bir şeyler yapmalı;

‘’Biriniz birkaç yıldız taksın gökyüzüne

Biriniz çay hazırlasın

Biriniz akşam olsun

İçinde atların öldüğü müzik susunca

Biriniz çoçukluğuna sarılıp kuyuya insin

Biriniz onun uzattığı şiiri okusun

Ağlamak gerekiyorsa biriniz ağlasın

Biriniz akşam olsun yeniden

Biriniz yağmuru dansa kaldırsın’’

(İyi Geceler Bayım)


Yazan: Zafir Uyaralp

16.11.22     Bağcılar / İstanbul

*Her hakkı mahfuzdur.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜELLO

"-et"

Berceste Kitaplar